Ayşe Baykal
Gazeteci Haydi Özışık, geçtiğimiz gün “İlk kez sesimi yükselterek konuşuyorum” diyerek bir görüntü yayımladı.
İktidara sitem iletisi gönderen görüntüsünde Özışık; “Sedat Peker’le konuştum diye beni hain ilan ettiniz. Artık de itin kopuğun kucağına atıyorsunuz. Al, başıma ne gelse kıymetli değil. Öldükten sonra bir şeyler söyleriz… Ben ne yaptım size kardeşim? 60 kişinin çalıştığı İnternet Haber kümesine siz reklam ambargosu koyuyorsunuz. Ben ne yaptım ya? Kardeşim Süleyman Özışık ne yaptı? Aç, susuz 19 aydır kirada yaşıyor, kirasını ödeyemiyor. İşsiz kalmış… Ne yaptık biz, ne yaptık? İnternet Haber’e reklam gittiği vakit, ‘kesin orayı, vermeyin’ demenizin sebebi ne? Niçin bize mahzur oluyorsunuz. Biz ne vakit ihanet içerisinde olduk?” kelamlarını sarf etti.
Videoya çeşitli yorumlar yapılması üzerine Haydi Beyefendi, görüntüsünün bir kadro kanal ve haber sitelerinde –haber sitelerinin ismini da vererek- farklı yorumlandığını, kelamlarının çarpıtıldığını söyleyerek, şahsî bir maddi sorun yaşamadığını tabir etti.
Her kim olursa olsun hiç kimseye içinde bulunduğu durumdan ötürü “Oh olsun, güzel olmuş” üzere yorumlar yapmam, yapılmasını da istek etmem. Yalnız, gazeteci kimliğini taşıyan birine bu türlü bir görüntü yayımlamasını da yakıştıramam. Biraz dik durabilmeli insan. Olmadı yani. Şahsen benim de sıkıntı vakitlerim oldu ancak çok şükür ekranlarda ağlamadım.
Velhasıl, kendisinin de yorumları çok önemsediğini açıkçası hiç zannetmiyorum; asıl niyet ilgililere bildiri vermekti, verdi.
Benim dikkat çekmek istediğim ve birilerinin de yeni yeni -başına geldikçe- anladığı durum şu:
Hadi Beyefendi “Biz ne yaptık size?” diyor ya… Açıkçası bu soruyu Ak Parti iktidarının son yıllarında çok soran insan oldu. Birden fazla da sordukları ile kaldı, karşılıklarını alamadı. Ve her şeyi izlemekle yetinen bir küme onlara şu yorumu yaptı “Yapmıştır bir şey!” Hadi Beyefendi de “sadece izleyen” kümeden “soruyu soran” kümeye transfer oldu.
İşte tüm problem bu…
Ben bir adedini hatırlatayım kendisine mesela; Haydi Bey’in iktidarla ve Süleyman Soylu ile ortasının yeterli olduğu vakitlerdi. 2019 yılında İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararıyla ilgili Odatv’de yayımlanan yazımda mevzuyu ve kararı eleştiren kelamlar kaleme almıştım. Yazı yayımlandığı sıralarda kardeşimle birlikte engelli alanında hizmet eden bir dernek ismine Bağcılar Belediyesi bünyesinde hizmet veriyordum. O periyot Belediye Lideri Lokman Çağrıcı idi. Kendisi uygunsuz manzaraları sebebiyle vazifeden alındı.
İlahi adalet işte…
İstanbul seçimlerinin yenilenmesine itiraz eden yazım sonrasında Lokman Çağrıcı’ya gelen bir telefon üzerine kendisi mübarek Ramazan ayında yazımı münasebet göstererek üstüne de hakaretler ederek iş akdimizi tek taraflı olarak sonlandırmıştı. Ne siyasetle ne gazetecilikle ilgisi olmayan, kendi alanında 20 yıl boyunca hizmet etmiş kardeşimin -tazminat dahi almaksızın- kontratı feshedilmişti. Ve o vakit “camiam” üç maymunu oynadı. Canları sağ olsun. Bir Allah’ın kuluna telefon edip de sitem etmemişimdir.
O zamanki süreci güzel bildiği hatta içinde olduğu için kendisine tek soru sormak istiyorum. Haydi Beyefendi; neden o vakitlerde da Süleyman Bey’e, AKP’li yetkililere ve Bağcılar Belediye Başkanı’na “Bu beşerler size ne yaptı” diye sormadınız?
