İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, tutuksuz sanıklar Ali Bulaç, Şahin Alpay, Ahmet Turan Kalkan ve Mümtaz Türköne ile avukatları hazır bulundu.
Duruşmada savunma yapan Ali Bulaç, 72 yaşında olduğunu ve kaçıncı duruşmaya girdiğini hatırlamadığını belirterek, “Yargılandığım her dava fikir ve fikir özgürlüğüyle ilgiliydi. Mal varlığıma, emekli maaşıma, meskenime el kondu. Neredeyse sadaka verilecek bir duruma düştüm. 55 yıllık işimden ve mesleğimden yoksun bırakıldım. Benim bu örgüte yardımda bulunmam yahut sempati duymam eşyanın tabiatına ve hayatın olağan akışına karşıttır.” dedi.
Kapatılan Vakit gazetesinin İslamcılığa karşı olduğunu savunan Bulaç, “Fetullah Gülen de bunları söylüyordu. Gazetede milliyetçi, sol, liberal, Yahudi, Rum, hatta eşcinsel muharrirler vardı, ben de İslamcı kontenjanından oradaydım. 15 yaşından beri İslamcı anlayışa sahibim. Hatasızım ve buna karşın 3 kronik hastalıkla cebelleşerek 22 ay mahpus yattım.” sözlerini kullandı.
“BU HAREKETİN KARANLIK YÜZÜNÜ GÖREMEDİĞİM İÇİN YANILDIM”
Hiçbir vakit FETÖ üyesi olmadığını savunan sanık Şahin Alpay, başkalarında imkan bulamadığı için Vakit gazetesinde yazdığını belirterek, “Dindar biri değilim. Kültürel olarak Müslümanım. Gençliğimde ateisttim. Şu anda deistim. Hain darbe teşebbüsü yaşanıncaya kadar Gülen cemaatinin karanlık bir örgüt olduğunu göremedim. 15 Temmuz darbe teşebbüsünü lanetliyorum, bu nedenle Vakit gazetesinde yazdığım için pişmanım. Bu hareketin karanlık yüzünü göremediğim için yanıldım.” diye konuştu.
Davanın 6 yıl sürdüğünü ve söylenecek her şeyin söylendiğini belirten sanık Mümtazer Türköne ise şunları lisana getirdi:
“Delil olarak, gazetelerde yazdığım makalelere atılan başlıklar gösteriliyor. Bu gazetenin hiçbir makalesi yargılamada kanıt olarak kullanılamaz. Gazete makalesinin yarına hiçbir kararı kalmaz, en fazla 2-3 gün daha konuşulur. Arkadaşlarım özgür kalırken benim 2,5 yıl daha tutuklu kalmamın sebebi pişmanlık belirtisi göstermememdi. Pişmanlık duyacağım rastgele bir şey yapmadım. Ben MHP, ülkücü kökenden gelen bir akademisyenim. Türkiye’de darbe aykırılığını bir sivil programa bağlayan, tescil eden biriyim.”
Haklarında örgüt mensubu sayılarak karar verildiğini savunan Ahmet Turan Alkan, “Arkamda görmüş olduğunuz muharrirler ve birkaç kişi daha biz duruşumuzdan ötürü bu dayağı yedik. Benim bu örgüte karşı tavrım nedir? Bu örgütü menfur buluyorum, yeni lisanda nefret edici buluyorum. Tabi ki buna da karşı çıktık lakin bir şey söylemeye fırsatımız olmadı. Darbe sonrası toplumsal medyada liste halinde bunlar tutuklanacaklar denmeye başladı. Bu işten yoruldum, sıkıldım ve utanmaya başladım. Bu yaşta çocuklarıma yük oluyorum. Arkadaşlarımın yüzde doksanıyla merhabam kesildi.” formunda konuştu.
Davada kararı açıklayan mahkeme heyeti, sanıklar Ali Bulaç, Şahin Alpay ve Ahmet Turan Alkan’ı FETÖ/PDY kapsamında “silahlı terör örgütüne yardım etmek” cürmünden 2 yıl altışar ay mahpus cezasına çarptırdı.
Sanık Mümtazer Türköne’yi ise tıpkı hatadan 3 yıl 9 ay mahpusla cezalandıran mahkeme, sanık Mehmet Özdemir’in evrakının ayrılmasına karar verdi.
DAVANIN GEÇMİŞİ
FETÖ’nün yayın organı olduğu gerekçesiyle kayyuma devredildikten sonra kapatılan Vakit gazetesinin eski muharrirlerinin da ortasında olduğu 11 sanık, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde çeşitli hatalardan yargılanmıştı.
Mahkeme heyeti, 6 Temmuz 2018’deki duruşmada sanıklar Ali Bulaç ve Şahin Alpay’ı “silahlı terör örgütüne üye olmak” cürmünden 8 yıl dokuzar ay, Mümtazer Türköne ve Mustafa Ünal’ı ise tıpkı kabahatten 10 yıl altışar ay mahpusla cezalandırmıştı.
Tutuklu sanıklardan İbrahim Karayeğen’e de tıpkı cürümden 9 yıl, sanık Ahmet Turan Alkan’a da 8 yıl 9 ay mahpus cezası veren heyet, tutuksuz sanıklar Mehmet Özdemir, İhsan Duran Dağı, Lalezar Sarıibrahimoğlu, Nuriye Ural ve Orhan Kemal Cengiz’in ise “anayasal tertip, TBMM ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “silahlı terör örgütü üyeliği” cürümlerinin yasal ögeleri oluşmadığı gerekçesiyle beraatlerine hükmetmişti.
İSTİNAF ONADI, YARGITAY BİR KISMINI BOZDU
Kararın birinci temyiz yeri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi (istinaf), 25 Haziran 2019’da duruşmasız olarak değerlendirdiği lokal mahkeme kararını onamıştı.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi ise 24 Eylül 2020’de verdiği kararla kimi sanıklarla ilgili kısmi bozma, kimi sanıklarla ilgili ise kısmi onama kararı kurmuştu.
Buna nazaran, sanıklar Bulaç, Alpay ve Türköne hakkındaki kararlar, eksik inceleme nedeniyle bozulmuştu. Sanıkların hareketlerinin mevcut evrak durumuna nazaran “örgüte yardım” hatasını oluşturduğunu belirten daire, eksik incelemeler tamamlandıktan sonra karar verilmesi gerektiğini belirtmişti.
Ayrıca sanık Mümtazer Türköne’nin tutuklu bulunduğu müddet dikkate alınarak tahliyesine karar veren daire, uzun yıllardır Vakit gazetesinde çalışan ve en son sorumlu yazı işleri müdürlüğüne kadar yükselen sanıklardan Mehmet Özdemir ile ilgili verilen beraat kararını de hukuksal durumu tayin ve takdir edilmeden, yetersiz münasebet ve eksik araştırmayla karar verildiği gerekçesiyle bozmuştu.
Sanıklardan Ahmet Turan Alkan hakkındaki karar da Yargıtay tarafından bozularak mahallî mahkemeye gönderilmişti.
ALPAY’IN AYM SÜRECİ
Sanıklardan Şahin Alpay, Anayasa Mahkemesine (AYM) kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle müracaatta bulunmuştu.
AYM Genel Konseyi, 11 Ocak 2018’de tutuklu yargılanan Şahin Alpay’ın “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı” ile “ifade ve basın özgürlükleri”nin ihlal edildiğine karar vermişti.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin ihlal kararına direnerek Alpay’ın tahliye talebini reddetmişti. Alpay, ihlal kararının uygulanmaması nedeniyle “kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiği” gerekçesiyle yine AYM’ye başvurmuştu. AYM, 16 Mart 2018’de Alpay ile ilgili tekrar ihlal kararı vermişti. Bu kararın akabinde durumu tekrar bedellendirilen Alpay, 17 Mart 2018’de isimli denetim önlemi uygulanarak tahliye edilmişti.
