Sivil Dayanışma Platformu tarafından hazırlanan “Günümüz dünyası ve Türkiye üzerine kimi tespitler” başlıklı rapor Külliye’ye sunuldu.
Raporda, Türkiye’nin içerisinden geçtiği süreç ve dünyadaki siyasi ve ekonomik değişim rüzgarlarının tesirleri üzerine geniş bir kıymetlendirme yapıldı.
Erdoğan’ın masasına konan raporda, “Uluslararası toplum açısından inanç veren ve bağlayıcı olan hiçbir kurum, norm ve paha yok. İnancın, hukukun, vicdanın, ahlakın ve her türlü insani bedelin araçsallaştırıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu gidişatta ya dünyanın daha adil bir halde yine yapılanması için yollar bulunacak yahut insanlık kaosun hâkim olduğu, orman kanunlarının işlediği bir karanlığın içine sürüklenmeye devam edecek” sözlerinin yer alması dikkat çekti.
“Yeni bir çağ perspektifi geliştirebilmenin temeli lakin yeni bir kozmik inşa sürecini başlatmakla atılabilir” denilen raporda Türkiye için çeşitli tespitlere yer verildi.
“KÜRT SORUNU YOKTUR”
Raporda Türkiye’nin “aştığı” problemlerle ilgili “Kürt Sorunu”na vurgu yapıldı.
Raporda bu hususta, “Geçmişte ‘Kürt sorunu’ nitelemesine neden olan inkâr ve asimilasyon siyasetleri ve baskıcı uygulamalardı. Bunlar büsbütün geride kaldı. Bugün artık Türkiye’de Kürt sorunu yoktur” tabirleri kullanıldı.
“İki istikametiyle de ‘Kürt sorunu’ nitelemesi zamanını tamamlamıştır” denilen tespitlerde, “Hem geçmişte devletin ‘Kürtleri’ sorun gören bakış açısıyla tanımlanan ‘Kürt meselesi’ bitmiştir. Hem de inkâr ve asimilasyon siyasetlerinin, lisan ve kültürlerinin reddinin yarattığı mağduriyetler manasında ‘Kürt sorunu’ bitmiştir” yorumu aktarıldı.
MANDACILIKLA GAYRET ESASTIR
Raporda yer verilen bir öteki tespit ise “mandacılık” taleplerinin siyasette kendisine yer bulduğuna ait oldu.
Bu hususta 15 Temmuz FETÖ’cü darbe teşebbüsüne vurgu yapılan raporda mandacılıkla uğraşın temel olduğuna dikkat çekilerek yaşanan süreçle ilgili tahlilde şu tabirlere yer verildi:
16 Nisan 2017 (Anayasa değişikliği referandumu) ve 24 Haziran 2018’e (Cumhurbaşkanlığı seçimleri) giden süreçlerde ve sonrasında ise aslında Cumhuriyetin Kuruluşundan beri var olan, ulusal güçler ile emperyalist çevreler ortasındaki temel çelişkinin (“sömürgeci aydınlar” kullanılarak ve liberalizm rüzgarının tesirinden de faydalanılarak) üstüne itinayla yerleştirilmiş örtüler yurtseverlerce parçalandı ve çatışma çıplak hâle geldi.
Bu deşifre olma hâli sebebiyle ülke aykırısı iç çevreler bugün global emperyalist güçlerle açıkça birlikte hareket etme yoluna girdiler. Yani mandacı zihniyetlerini saklama imkanları kalmadı. Kurtuluş ve Kuruluş devrindeki mandacı kimlikleri bugün tüm çıplaklığıyla açığa çıktı. Zira artık örtük bir formda global sömürgecilerin adamı olma rolünü tesirli oynama güçleri ortadan kalktı.
Etkili olabilmek daha da değerlisi efendilerinin nezdinde tesirli görünebilmek için de artık iş birliklerini açık etmek zorunda hissediyorlar ve bundan da artık rahatsızlık duymuyorlar.
Buna mandacılığın siyasi arsızlığı denebilir. Bu bir ahlaki sorun olmanın yanında asıl olarak siyasi bir bahistir. Gitgide berraklaşan durum şudur: Yalnızca ülkemiz açısından değil tüm dünyada temel çatışma ve çelişki alanı global emperyalizm/sömürgecilik ile ülkeler ortasındadır.
Yurtseverlikle sömürgeci küreselcilik ortasında fevkalade bir uğraş vardır.
